İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gerçekte Ali'nin taraftarları karın ve tenasül organı, karın ve bel iffetine sahip olan kimselerdir. Onlar ibadette büyük gayret gösterir, Rableri için çalışır, onun sevabını ümit eder ve cezasından korkarlar." (el-Kafi, h.9).
İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Taraftarlarımızı üç şeyde imtihan edin; namaz vakitlerini gözetmede, düşmanları karşısında sır saklamada, kardeşlerine yardımda bulunmada." (Bihar, 83/22/40).
Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Taraftarlarımız, bizi adım adım izleyen, bizi takip eden ve yaptıklarımıza uyan kimselerdir." (Tefsir'ul Mensub ila İmam Askeri, 307/149).
İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Taraftarlarımız şu birkaç hasletle tanınırlar: Cömertlik, kardeşlere bağışta bulunma ve gece gündüz elli rekat namaz kılmak." (Tuhef'ul Ukul, 303).
İmam Bâkır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Farklı mezhepler (inançlar) sizleri sarsıp saptırmasın. Allah'a and olsun ki, ancak Aziz ve Celil olan Allah'a itaat eden kimse bizim taraftarımızdır." (el-Kafi, 2/73/1).
Muhammed b. Hanefi'ye şöyle diyor:
Mü'minlerin Emiri Ali (a.s), Cemel savaşından sona Basra'ya geldi. Ahnef b. Kays, Mü'minlerin Emiri'ni davet etti. Bir yemek hazırladı ve onun ve ashabının peşince adam gönderdi. İmam (a.s), Ahnef'in evine geldi ve şöyle buyurdu: "Ey Ahnef! Ashabımı çağır."
Bunun üzerine eskimiş tulumu andıran kırık ve bitkin kimseler içeri girdiler. Ahnef b. Kays şöyle arz etti: "Ey Mü'minlerin Emiri! Bunların başına ne gelmiş? Yemek azlığından mıdır? Savaşın zorluğundan ve dehşetinden midir?"
Müminlerin Emiri (a.s) şöyle buyurdu: "Hayır ey Ahnef! Münezzeh olan Allah, dünya yurdunda görmediği halde kıyamet gününün yakın olduğunu bilen kimseler gibi kendisine ibadet eden ve kendisini Allah yolunda sıkıntıya düşüren kimseleri sever." (Bihar, 7/219/132).
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a yemin olsun ki, taraftarlarımız sabırlı, Allah'ı ve dinini bilen, Allah'a itaat eden, emirlerine uyan, muhabbeti vesilesiyle hidayete eren, ibadetten zayıflayan, zühd içinde yaşayan, gece sabahladığından dolayı rengi sararan, çok ağladıklarından dolayı gözleri az görüp yaşlanan, dudakları zikretmekten kuruyan, karınları açlıktan sırtına yapışan, yüzlerinde zühd ve Allah'a itaat eserleri gözüken ve yüzlerindeki zühd ve Allah korkusu belli olan kimselerdir ve onlar her karanlığı aydınlatan lambalardır. Onlar bir mecliste hazır bulunursa, hiç kimse onları tanımaz, orada olmazlarsa hiç kimse onları sormaz. Onlar benim temiz taraftarlarım ve değerli kardeşlerimdir. Onlara karşı ne kadar da iştiyak duyuyorum." (Emali et-Tusi, 576/1189). (Muhammed Muhammedî Reyşehrî, Mizanu'l-Hikmet).