İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurdu:
"Allah'ın (Azze ve Celle) Mûsa'ya (a.s.) emrettiği yolun ve sünnetin bir gereği, onun ümmeti için cumartesi gününe hüküm bağlaması idi. Bir kimsenin cumartesi hükmüne gereken saygıyı göstermesi, onun saygınlığını çiğnememesi ve bunu da Allah korkusu ile yapması durumunda Allah onu cennete koyacağını bildirmişti. Bir kimse de cumartesi gününe gereken saygıyı göstermeyip, Allah'ın o günle ilgili olarak koyduğu haramları çiğnese, Allah Azze ve Celle onu da cehenneme koyacağını açıklamıştı.
Nitekim, cumartesi günü balık avlamayı helal saymış ve o gün balıkları tutup yemişlerdi. Bunun üzerine Allah'a ortak koşmadıkları halde Allah Azze ve Celle onlara gazap etmişti. Üstelik, Mûsa'nın (a.s.) Allah'ın katından getirdiği herhangi bir hüküm hakkında bir kuşkuya düşmemişlerdi. Allah Azze ve Celle bu hususta şöyle buyuruyor: 'İçinizden cumartesi günü azgınlık edip de, bu yüzden kendilerine, 'aşağılık maymunlar olun' dediklerimizi elbette bilmektesiniz.'
Sonra Allah, İsa'yı (a.s.), Allah'tan başka ilah olmadığına ilişkin şehadetle ve Allah katından getirdiğinin tasdik edilmesi ilkesi ile gönderdi. Onlar için bir şeriat ve hayat metodu koydu. Böylece daha önce İsrailoğulları'ndan saygı göstermeleri istenen cumartesi yasağını kaldırdı ve Mûsa'nın (a.s.) getirdiği kural ve sünnetlerin genelini yürürlükten kaldırdı.
Bundan sonra, İsa'ya (a.s.) uymayanları Allah cehennemle cezalandırdı. Bütün peygamberlerin getirdikleri ortak mesajları Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayın olsa bile...
Sonra Allah, Muhammed'i (s.a.v.) gönderdi. O, peygamber olduktan sonra Mekke'de on sene kaldı. Mekke'de kaldığı bu sene içinde Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in (s.a.v.) Allah'ın Resûlü olduğuna şehadet ederek ölen herkesi bu ikrarlarından dolayı cennete soktu. Buna 'tasdik düzeyinde kalan iman' denir.
Allah Azze ve Celle, Rahman'a ortak koşanların dışında, bu şekilde Muhammed'e (s.a.v.) tâbi olan hiç kimseyi azaba çarptırmamıştır. Nitekim, Allah, Mekke'de nâzil olan İsra sûresinde Peygamberine (s.a.v.) şöyle vahyetmiştir: 'Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti... Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, onları çok iyi görür.'
Bu ayetlerde terbiye amacı güdülüyor, öğüt veriliyor, mü'minler eğitiliyor ve hafif yollu yasaklama dile getiriliyor. Ama herhangi bir söze ve yasakları çiğneyenlere yönelik herhangi bir tehdide yer verilmiyor. Bazı şeylerin yasaklandığına ilişkin açıklamalar vahyediliyor fakat kesinlikle sert ifadeler kullanılmıyor ve bu yasakları çiğneyenlere karşı herhangi bir tehdit dile getirilmiyor.
Şöyle buyuruyor: 'Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın. Biz, onların da, sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur. Zinaya yaklaşmayın. Zira, o bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur. Haklı bir sebep olmadıkça Allah'ın muhterem kıldığı cana kıymayın. Bir kimse zulmen öldürülürse, onun velisine hakkını alması için yetki verdik. Ancak bu veli de kısasta ileri gitmesin. Zaten o, alacağını almıştır."