Hamza b. el-Murtefî ashabımızın bazısından şöyle rivayet etmiştir:
"Bir gün Ebu Câfer'in (Muhammed Bâkır Aleyhisselâm) meclisinde bulunuyorken Amr b. Ubeyde içeri girdi ve İmam'a şöyle dedi: 'Sana kurban olayım! Allah Tebareke ve Teâlâ, 'Her kim ki kendisini gazabım çarparsa, hakikaten o, yıkılıp gitmiştir' buyurmuştur. Bu ayette sözü edilen gazap nedir?'
Ebu Câfer (Aleyhisselâm) buyurdu ki: Bundan maksat cezadır, ey Ömer! Bir kimse, Allah'ın bir durumdan bir duruma geçtiğini iddia ederse, O'nu kulların nitelikleriyle vasfetmiş olur. Hiçbir şey Allah-u Teâlâ'yı tâciz edemez ki O'nu değiştirsin."
Câbir b. Yezid el-Cufî şöyle rivayet etmiştir:
"Ebu Câfer'e (Muhammed Bâkır Aleyhisselâm) tevhidle ilgili bir mesele hakkında bir soru sordum.
Buyurdu ki: Allah, yüce isimlere sahiptir ve kullar O'nu bu isimlerle çağırırlar. O'nun hakikati yücedir. O birdir. Birliğiyle tektir. Ardından, birliğini yarattıkları üzerinde tatbik etti. O birdir, Samed'dir. Kuddûs'tür (eksikliklerden münezzeh, pak). Her şey O'na kulluk eder, her şey O'na muhtaçtır. O, ilmiyle her şeyi kuşatmıştır."
Muhammed b. Müslim şöyle rivayet etmiştir:
"Ebu Câfer'e (Muhammed Bâkır Aleyhisselâm), Allah'ın, Âdem'i kendi sûretinde yarattığına ilişkin olarak aktarılan rivayetin doğru olup olmadığını sordum.
Buyurdu ki: Âdem'in (Aleyhisselâm) sûreti sonradan olma, yaratılmış bir sûrettir. Allah, değişik sûretler içinde onu seçti ve kendisine nispet etti. Tıpkı Kâbe'yi ve ruhu kendisine nispet edip 'evim' demesi ve, 'Ona ruhumdan üflediğim zaman' demesi gibi."
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Gözler bakarak Allah'ı göremez ama kalpler iman nuruyla O'nu görür. O, duyularla algılanamaz ve insanlarla mukayese edilemez. Ayetlerle, işaretlerle bilinir, alametlerle nitelenir. Verdiği hükümlerde zulmetmez. Eşyadan ayrıdır, eşya da ondan ayrıdır." Ebu Hâşim el-Câferî şöyle rivayet etmiştir:
"Ebu Câfer'e (Muhammed Bâkır Aleyhisselâm) dedim ki: 'Gözler O'nu göremez; hâlbuki O, gözleri görür' ayeti ne anlama gelir?'
Buyurdu ki: Ey Ebu Hâşim! Kalplerin görmesi gözlerin görmesinden daha duyarlı ve kapsamlıdır. Sen zihinsel tasavvurunla Sind'i, Hindistan'ı ve gidemediğin daha birçok memleketi algılayıp tasavvur edebilirsin ama onları gözlerinle göremezsin. Buna rağmen kalplerin tasavvur kapasiteleri Allah'ı kavrayamazlar, nerede kaldı gözler!"