"Ankebût 1-3: 'Elif, Lâm, Mim. Nâs meşakkat ve mihnete düşmeksizin mücerret iman getirdik demekle bırakılacaklar mı sandılar? Onlardan evvelkilerini de mihnet ve meşakkate uğratmıştır. Allah elbette sadıkları da bilip, kâzipleri de bilir. Ona göre ceza verir.'
Ey cemaat-i Müslimîn!
Pekâlâ, bilirsiniz ki, bir kimse şahadet getirmekle Müslüman olur.
'Lâilaheillallah Muhammedün Resûlullah' demek suretiyle Müslümanlardan sayılır. Lâkin şunu da bilmiş olun ki, o Kelime-i Şahadeti sadece ağzında gezdirip bir türlü gönlüne indiremeyenlerin de sonlarından korkulur.
O Kelime-i Tevhidin gösterdiği yolu tutmayanların da imanı daima tehlike altında bulunur. Çünkü sadece şahadet getirmekle, sadece bir kere iman etmekle iş bitmez. Marifet o imanı daima muhafaza etmekte, âhirete de o inanç ile gitmektedir. Böyle olursa insan kurtuluşu bulur.
Uygulamasız bir iman açıkta yanan bir kandile benzer. Hafif bir rüzgâr bile onu söndürür. O kandil güzel bir fenerin içine konulursa artık hiçbir tehlike kalmaz. İşte imanı böylece ibadetlerle, iyi işlerle daima muhafaza ederseniz kimse sizin imanınızı çekip çalamaz.
Siz, kendi imanınıza sahip olmazsanız, iyi amellerde bulunmadığınız gibi gece gündüz fenalık içinde yüzerseniz, gitgide gönlünüz kararır, imanınız zayıflar. Günün birinde o devlet kuşu başınızın üstünden uçar gider de haberiniz olmaz.
O vakit sizin önceden getirdiğiniz şahadetler neye yarar. O kuru Müslümanlık davasının ne faydası olur?
Siz şahadet getirmekle Allah'ın bir, Peygamberin hak olduğuna inandığınızı ilan ediyorsunuz. Hâlbuki böyle iman eden, Allah'ın inanmış lâkin hiç emrini tutmamış, yapma dediğini de yapmış. Bu, imanın çürüklüğünden gelmez mi? Böyle hafif iman insanı cennete kadar nasıl götürür?
Bunun için ey Müslümanlar!
Sakın yanılıp da Müslümanlığı sadece şahadet getirmekten ibaret zannetmeyin! Yalnız Allah bir, Peygamber hak demekle kurtuluruz diye güvenip yatmayın!
Biliyorum; 'Lâilahe illallah' dediniz. Cennet anahtarını bir defa koynunuza koydunuz. Ama cennet nerede? Cenneti bir bulsanız bir cennete varsanız, kapısını açıp girebileceksiniz. Anladık! Ancak cenneti aramak, bulmak lâzım!
Cennet yolu pek uzak, pek dolaşık, çok çapraşıktır. Cennete gitmek için yürümek, yorulmak, koşmak, atılmak ister. Azık ister, ışık ister. Bunlarsız yola çıkarsanız, ya bir çukura tekerlenirsiniz. Veya kendi kendinizi hırsıza, haramiye, eşkıyaya kaptırırsınız. Sonra ne siz kalırsınız, ne de cennetin anahtarı. İşte bunu böyle bilin de ona göre davranın!
Fırsat eldeyken kurtuluşu bulmanın çaresine bakın. Bu da çalışmak, çabalamak, emek vermek suretiyle olur. Ekmek bile çiğnenmeden yutulmaz. Hiç cennet tembellikle ele geçer mi? Hiç insan ekmeden biçer mi?
Kendilerine lafla kabul ettirmeyle ilimi, bilimi aramadan, çalışmadan ne dünya ne de âhiret güzelliği beklenemez. Her şeyde emek vardır. Emeksiz kazanılmaz.
Çalışma, çabalama; temizlik nedir, taharet nedir bilme. Hak tanıma, hukuk gözetme; küçükleri çiğne, büyüklere hürmetsizlik et; her kötülüğü yap, her fenalığı işle. Bu hangi dinde vardır. Bu öğüdü sana kim verdi, bu aklı sen kimden öğrendin?
İslâmiyet diyor mu ki, sen tembel tembel otur, sakın yorulma, üzülme. Canın isterse kumar oyna, hayırsızlık et, sarhoş ol, âlemin malına, ırzına göz dik, her fenalığa dal, her renge boyan, hiç pişman olma, tövbe etme.
Sadece Allah bir, Peygamber hak de, ben seni kaptığım gibi doğruca cennetin ortasına götürürüm, artık cennet de senin. Bunlar dine de, insanlığa da ihanettir. Hangi kitapta böyle yazar.
Dinimiz, Peygamberimiz böyle mi yol gösteriyor? Hâşâ ve asla! Ne din öyle der, ne de öyle yol gösterir!
Din, 'çalışın, çabalayın' diye kıyamet koparıyor, Peygamber, insanları tembellikten kurtarmak için söylemedik söz bırakmıyor. Bu böyle iken nasıl olur da yorulmadan, yolunda bulunmadan adama birden bire cennet verilir. Hiç sadece lafla iş biter mi? Hiç sadece konuşmakla borç ödenir mi? Hiç emeksiz yemek olur mu?
İşte bunu iyice bilin ey Müslümanlar! Yalnız bir kuru imana güvenmeyin! Daima çalışın, yorulun; yolunda bulunun! Dininize ve dünyanıza dört elle sarılın! Allah'ın emrini tutun!
Peygamberin gösterdiği yoldan gidin! İmanınızı daima iyiliklerle, ibadetlerle koruyun! Böyle yaparsanız cennete girip kurtuluşa erersiniz. Korumasız imanla, çivisiz tahtaya güvenenin eli koynunda kalır.
Asr, 1-3: "Asr'a yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır." (Kaynak : Prof. Dr. Haydar Baş, Hoş Geldin Atatürk eseri)